19 Mart 2016 Cumartesi

Puset mi boş kaldı yoksa insanlık mı?



" Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum,
kimini kurşunlarla, kimi sözlerle,
kimini yaptıklarımızla,
ve kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla”
              Dostoyevski

   Ölenler, geride kalanlar, geride kalmayı tercih edenler ve tüm bunları sessizce izleyenler...
   Sahiden n'oldu bize? Neler oldu insanımıza ve insanlığımıza? Biz hangi ara bu denli fütursuz, bu denli duygusuz olduk?
     Film izler gibi izler olduk yürek yangınlarını...yarışma izler gibi izler olduk, can pazarı yaşanan gerçek manzaraları...Ağlayan anaları, korkudan dili tutulan çocukları, yaşanan dehşeti görmesin diye çocuğuna sarılan ve gözyaşlarına boğulan babaları...
   İnsan ne demekti sahiden? İnsanlik neydi unuttuk adeta.
"Komşusu açken, tok uyuyan bizden değildir." diyen Peygamberin ümmeti biz değil miydik? Bırakın açlık çeken komşunu düşünmeyi, ölenleri bile umursamayan bir toplum haline geldik!
"Ben'den olan benimledir, gayrısı benim neyimedir..." düşüncesi, adeta bizi insanlığımızdan etti. Her kim olursa olsun; dini, dili, etnik kökeni, düşüncesi, fikri, zikri... insan işte, insan!!!!
    Kadrajda boş bir puset...
Bebek nerede? Ya annesi? Peki babası? Peki ya İNSANLIK,  ya İNSAN?
    Sorular.. Sorular... Cevap bekleyen yığınla sorular..
Bildiğim tek şey var şimdi, o boş puset aslında bizim insanlığımızın fotoğrafıdır. Rengini kaybeden, ya siyah ya da beyaz olmak zorunda kalan insanlığımızın...
Keşke siyah da beyaz da olmasak artık.. Her renge varım desek ve asla yaşananlara alışmasak...olağanmış gibi görmesek...
Dağılsa artık kara bulutlar. Bahar mevsimi, güzel ülkemin sokaklarında cıvıl cıvıl, rengârenk açsa...
Acı, keder, hüzün haberleri yerine, çocukların kahkahalarını duysak..
Gördüğümüz boş pusetler bize hüzün yerine mutluluk verse...
Ya da illaki ağlayacaksak da mutluluktan ağlasak keşke.. Ah keşke..

    " O günü görmek için sadece bekleyeceğiz.
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları.
Hazırlanıyor gibi gökyüzü, ufuk, deniz...
Bir sabah dökülecek baharların baharı.
...
Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle
Bir melek ordan bize uzatacak elini.
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle.
Ümitlerin en güzelini! "

   Galiba Ziya Osman Saba haklı.. Ümit etmek lazım. Güneş doğuyorsa her gün, illaki bir ümidi vardır her günün.
Mevsim Bahar ve ümit  kulağıma şöyle fısıldar: " Ayrılık lafları etme sevgilim,
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa…"