22 Ocak 2016 Cuma

N'olurdu ey zaman, biraz insaflı essen?



"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare bir anın,
Parçalanmaz bir akışında.."
(A.Hamdi Tanpınar)
    Ah be zaman, n'olurdu biraz daha insaflı geçsen?
    Ya ben geç kalıyorum sana, ya da sen hep erken geliyorsun...Bir türlü aynı anda aynı yerde olamadık ki biz!
   Hayatım boyunca hep acele ettim. Sana, hayata, insanlara, birşeylere... Ve hep geç kaldım herseye, en çok en çok da kendime...
   Bir "An" bile olsa bulsaydım seni ey zaman, konuşmadan öylece kalsaydım yanında...bir varmış bir yokmuşun " var" olanında olsaydım...n'olurdu ey zaman biraz daha insaflı geçsen?...
   Zamanla değişirmis herşey ve herkes, öyle diyorlar. Zamanla mı değişir insan, yoksa zaman mı değiştirir herkesi ve herşeyi? Ben çözemedim ki seni; nesin kimsin sen ey zaman? Seninle başlasam da güne, bir de bakıyorum beni gene bana bırakıp öylece geçip gitmişsin...Ah be zaman n'olurdu sanki biraz daha insaflı geçsen?
   Rüzgar gibi geçiyorsun, sadece esiyorsun o kadar; ki, zaten rüzgar bile sensin.  "rûzigâr" zamanın akışı ise sen de rüzgârın taa kendisisin...n'olurdu ey zaman, biraz daha insaflı essen?

"Nedir zaman, nedir? 
Bir su mu, bir kuş mu? 
Nedir zaman, nedir? 
İniş mi, yokuş mu? 
.....
Belki de bir hırsız; 
İzi, lekesi var. 
Belki de bir hırsız; 
O yok, gölgesi var. 
....
Kime kaçsam ondan; 
Ha yakın, ha ırak? 
Kime kaçsam ondan; 
Ya sema, ya toprak..." (N. Fazıl Kısakürek)
   
   Nesin zaman, sen nesin? Su mu, kuş mu? İniş mi, yoksa yokuş mu?Hırsız mı, ev sahibi mi? Uzak mı yoksa yakın mı? Kimsin sen  ey zaman kimsin?
   N'olurdu biraz daha insaflı geçseydin... Biraz daha insaflı esseydin...Biraz daha insaflı aksaydın...Birazcık daha insaflı olsaydın n'olurdu ey zaman, n'olurdu?...


17 Ocak 2016 Pazar

Her arayış yalnızlıkla mı başlar?



"..Kelimeler,yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü,dayanılmaz oldu." (Oğuz Atay)
   Nedir yalnızlık? Tek başına kalmak mı; yoksa kalabalıklar içinde yapayalnız hissetmek mi?"
    "Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da,
Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa " diyorsa Cemal Süreyya,  bambaşka bir anlamı olmalı yalnızlığın..
   Hani bazen yalnız kalmak ister insan, hani sadece kendini dinlemek ister, ruhunu dinlendirmek ister..
   Duyduğu gördüğü hiçbirşey ona istediği avuntuyu vermez ya bazen...Hatta hissettiği duygu, ürkek bir kedi gibi kaçmasın diye en kuytu köşelerde arar onu..
İşte başka bir şeydir o, bambaşka bir şey...
   İçinden, ruhunun en derinlerinden gelen bir sessizliktir yalnızlık.
    İnsandan, insanlıktan, erdemden, vicdandan,inançtan, sevgiden ve en önemlisi kendimizden uzaklaştıkça daha da yalnızlaşıyoruz...
Kalabalıklar arasında yapayalnız insanlarız; insana hasret...
   "Aslından uzak kalan herkes, aslına kavuşmak ister.." der Mevlâna Celaleddin Rûmî.
"Ney gibidir insan." der başka bir yerde. Ney'den gelen ve bizi bizden alan o sestir yalnızlık...
   Ney de yalnızdır çünkü.
Onu, kamışlıktan koparmışlar, kolunu kanadını budamışlar, içini boşaltıp fırında pişirmişler ve en son ney yapıp öylece bırakmışlardır...
   Arkadaşlarından, öz yurdundan ayrı kalan ney de o gün bu gündür hep inler durur olmuş işte.
   "Ney gibidir insan" diyordu ya Mevlana.İnsan, insanlıktan koparıldı. Öz benliğini yitirdi. İçi, vicdandan, sevgiden, inançtan boşaltılıp; koskoca bir yokluğa mahkum edildi... İşte o günden beri kendini bulmaya çalışıyor insan...
    Kimileri başka başka yerlerde arıyor, aslında var olanı; kimileri de aslını inkâr ediyor, asla ruhundan kopamayacak olanı...
   Sahiden neydi insanın aradığı?
Mecnun'un Leyla'da, Ferhat'ın Aslı'da aradığı.. Yusuf'un kuyuda, Züleyha'nın Yusuf'ta, İbrahim'in ateşte aradığı neydi?
   Her arayış, yalnızlıkla mı başlar? Ya da her arayış, aslında bir yalnızlık mıdır acaba?      Hala aradığımızı bulma zamanı gelmedi mi?Belki de çok basittir bulmak, degil mi?
Ya aradığımız aslında, kendi ASLIMIZDA ise?
   Haydi kendimizden kendimize yolculuğumuz başlasın o halde... Hem de gecikmeden, hemen şimdi...




12 Ocak 2016 Salı

Sana siyah kurdele hiç yakışmıyor insanlık...

Günaydın desem, gün aydın olur mu?
Ya da gülümsesem hayata inat herşeye, ölen insanlık geri gelir mi?
"Umut, umut" dedim her daim ve hala "umut" diyorum; ama sol yanım sızlıyor, hem de çok...
Ufka bakarken, "Blue Mosque" tülleniyor gözlerimde...
Sana siyah kurdele hiç yakışmadı "Blue Mosque"..
Sen, hep mavi idin çünkü...
Huzurdun sen...
Sonsuz hoşgörü idin meselâ...
Dili, dini, ırkı ne olursa olsun, herkesi kucaklayan kocaman bir gönüldün...
Sana siyah kurdele hiç yakışmadı...
Sen, cana can olmak isterken;bu sefer de sende can verdi insanlık, Ey Sultan Ahmet!
"Bu son olsun.." temennileri yankılanıyor kulaklarımda.."bu son olsun, bu son olsun...."
İnsanlığın degil, düşmanlığın sonu gelsin artık..
İnsanlık değil; kin ve nefret ölsün bu topraklarda...
Ve onun yerine sevgi tohumları ekilsin..kardeşlik, huzur ve birlik filizi yeşersin baharda ve yazda...
Güzel ülkemin, güzel semalarında siyah bayrak yerine, rengarenk balonlar havalansın..
Bir gökyüzü kadar mavi olsun heryer...
Ve tıpkı "Blue Mosque" gibi huzur versin tüm insanlığa...
Çünkü sana siyah kurdele hiç yakışmıyor İNSANLIK!!!


4 Ocak 2016 Pazartesi

Leylak kokusu kadar günaydın...



Günaydın..
Eskiden, çooook eskiden gelen bir dost gibi..
Hatırlamaya çalıştıkça kaybolan, sonra da ansızın akla gelen bir hatıra gibi günaydın.
İki frekans arasında kalan, en çok sevdiğimiz şarkıyı dinlemek gibi..
Kışlık montun cebinde unutulan, hatırı sayılır bir paranın bulunması gibi günaydın.
Avuçlarına düşen ilk kar tanesi gibi,
Ve bir Bahar sabahı penceremizden gelen misss gibi Leylak kokusu kadar günaydın...
Günaydın insanlık...
Günaydın insan...
Ve hayat, ve yaşamak, ve herşeye rağmen umut,
Gün aydın olsun...


1 Ocak 2016 Cuma

En Cesur Eylem...

   Dua…
   İçten bir yakarıştır dua. Üzüntümüzün, kederimizin, sevgimizin ve yüreğimizin en derinlerinden gelen, en içli hislerimizin bir dilekçe edasıyla Allah’a sunulmasıdır. İnsanın, kul olduğunu bir kere idrak etmesi; ve çocuğun anne kucağına sığınması gibi Yaratan’a sığınmasının asıl adıdır dua..istemektir dua..isteme duygusunu bize Veren'den, gönlünce istemenin en güzel yoludur..
Veysel Karani Hz. gibi:
“ Allâh’ım ! Sen benim Rabbim’sin; Ben ise senin kulunum
Sen Hâlık’sın (Yaratansın); ben ise mahlûkum (yaratılanım),

Sen Hayy’sın (Ebedî’ olarak dirisin);
Ben ise meyyitim (ölümlüyüm,ölüyüm).

Sen Bâki’sin (ölümsüzsün);ben ise faniyim (ölümlüyüm,geçiciyim).
Diyebilmektir.

    Sonsuz çaresizlik içinde, çaresizliğimizin tek çaresi olan Yüce Allah’a yönelmenin ortaya çıkardığı sınırsız bir ferahlık, sekine ve huzur kaynağıdır dua.

“Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?” buyurmuyor mu Allah? Neden bu kadar önemlidir dua? Ve neden bizim duaya bu kadar çok ihtiyacımız var? İnsanoğlu dua etmez ise “kul” olduğunun farkına varır mı acaba?
    Dua, bir  yakarış ve bir “eman” dileme ise; insan dua etmediği zaman Yaratan’anına saygısızlık etmiş olmuyor mu?
   Mesela bebekler her ihtiyaçlarını ağlayarak isterler. Acıkır ağlar, susar ağlar, gazlanır ağlar vs. bebeğin her ağlaması anne ile buluşması için bir davetiyedir adeta. Bebek ağlar, anne onu kucağına alarak onun ihtiyacını giderir ve böylece anne ile arasında asla kopmayacak duygusal bir bağ oluşur. Bebek bu bağı o anda fark edemez ama büyüyüp çevresindekileri idrak etmeye başladığında, bir de bakar ki, hayatta başına ne gelirse gelsin, ne yaşarsa yaşasın onu asla bırakmayacak bir “anne”nin olduğunu fark etmiş olur. Bu, biz insanoğlu için en büyük rahmet değil midir?
   Bizi duyan, gören ve en iyi tanıyan Bir’in varlığına bir kere daha imandır dua.        Ruhumuzun, dünya zevklerinde arayıp bulamadığı, sonsuzluğa açılan huzur penceresidir.
   Gücün, insanı mutlak muzaffer kılacağına inanılan dünyamızda en Güçlü’ye sığınmak kadar güzel bir şey var mıdır? Dua, “insanın sonsuz çaresizim, sonsuz âcizim ve güçsüzüm” diyebilmekse; acaba şu dünyada bundan daha cesur bir eylem olabilir mi?
   Bir kere daha cesaretimizi toplayalım ve kendimizi Yüce Yaratıcı’ya emniyetle teslim edelim. Gelin hep beraber dua edelim...