30 Aralık 2015 Çarşamba

İsteyelim yeterki...


Bugün mutluluğu tercih ediyorum..
Bugün huzuru tercih ediyorum..
Bugün başarıyı tercih ediyorum..
Bugün sevgiyi ve iyi niyeti tercih.. ediyorum..
Bugün ben inanmayı ve inancı tercih ediyorum..
Bugün insanı, insanlığı ve hayatı tercih ediyorum..
Yan, ben bugün aslında hayatı ve yaşamayı tercih ediyorum..
    İstemek lazım, tercih etmek lazım... İnsana verilen en büyük hediyedir bence,  tercih edebilme iradesi. Mutlu olmayı, içten ve tam bir inanmışlakla arzularsak, bütün sebeplerin bu arzuyu gerçekleştirmek için çaba harcayacağına inanıyorum.
   Çünkü arzu, kanatlarında hayal gücü ve inanç olan bir dilektir.
   Bu dileğimiz, gönlümüzün en derinlerinden kopup dile geldiği an, göklere havalanır..
   Sonsuz mavilikte pervaz eder bir süre. Ve biz hala kararlı isek dileğimizde, göklerden avuçlarımıza ikram edilir en beklenmedik anlarda..
   İstemek lazım dedim ya başta.. Deli gibi istemek..İstediğimiz her ne ise, gücü herşeye yeten Yaratıcı'dan tam emin olarak istemek..
     İsteyelim her ne varsa gönlümüzden geçen.. Velhasıl "Vermek istemesiydi, istemeyi vermezdi.." değil mi?
   İyiyi, iyi niyeti, insanı ve insanlığı, huzuru ve birliği, isteyelim..sevmeyi isteyelim..
   Ve sevilmeyi...sadece isteyelim yeter...


..seviyorum sadece..


Bugün günlerden SEVGi olsun...sevgiyle bakalım güne, insana ve hayata..
Hava bulutlu da olsa güneş, bulutların arkasından bize göz kırpıyor.. "Ben buradayım, gülümse.." diyor..gülümseyin..
Hep diyorum..diyorum ve diyeceğim
..içten yanmalı olmalı sevgi. Kimseye takılmadan, kimseye minnet etmeden, kimseden beklenti içine girmeden.. İçinden geldiği gibi. Meselâ bebekler gibi, mesela sabah güneşi gibi, mesela baharda açan papatyalar gibi..onlar, kimseden sevgi beklemezler..sadece kendileri gibi olurlar.. Doğal ve içten..
Hiçbir çiçek, beni sevsinler diye açmaz mesela..
Güneş, "şöyle bir doğayım da bana şiirler yazsınlar" ..diye doğmaz hiç.
Doğmak icin doğar güneş ve batar; çiçekler kendi güzelliğini yansıtır bize ve gülümserler en içten..
Herkes, kendi renginde görür dünyayı. Ve yansıtır cevresine içindeki rengini..
   Sevmek mi, sevilmek mi? deseler, "elbette sevmek" derim..çünkü hiçbir zaman ne kadar sevildiğini anlayamaz ki insan.
Sevmek, sonsuzluktur.. sevmek,  kalbin ve gönlün genişliğine bağlı.. kimi nereye koyacağına bağlı.. Gönlü geniş insanları seviyorum bu yüzden.. Dini, dili, ırkı, fikri ne olursa olsun gönlü genis olsun..
Seviyorum ya herkesi seviyorum ben..


Ve sustu...

"istanbul'a kar yağıyor, benim gönlüme ise hüzün.. "dedim..
"Neden?" dedi..""Çünkü " dedim; "...çünkü, birbirinden tamamen farklı olan şu kar tanelerinden bile kardan adam yapan biz İNSANoğlu, bi kendimizden İNSAN yapamadık." dedim, ve sustu..

  O da sustu, ben de..iç sesim çok konuşur oldu bu ara benimle. Haykirmak isteyip de sessiz kalmak zorunda kaldığım her bir kelimeye isyan ediyor belki de..
   Belki, "susmak sana yakışmıyor, lütfen konuş benimle" diyor..
   "Konuşacağım seninle, merak etme ama önce insanlığı bulmam lazım." dedim ve bu sefer gerçekten sustu...
Heyyy insanlık!!!! Lütfen daha çok ilerleme...
 


öyle bir hayat yaşıyorum ki,
cenneti de gördüm, cehennemi de
öyle bir aşk yaşadım ki
tutkuyu da gördüm ,pes etmeyi de.
bazıları seyrederken hayati en önden,
kendime bir sahne buldum oynadım.
öyle bir rol vermişler ki,
okudum okudum anlamadım.
kendi kendime konuştum bazen evimde,
hem kızdım hem güldüm halime,
sonra dedim ki "söz ver kendine"
denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayati seyredersin.
öyle bir hayat yaşadım ki,
son yolculukları erken tanıdım
öyle çok değerliymiş ki zaman,
hep acele etmem bundan, anladım...Nietzsche

21 Aralık 2015 Pazartesi

            ...Söze Başlarken...
     Sevgili okuyucular, sizlerle ilk buluşmanın mutluluğu  ile beraber çok tatlı bir heyecan içindeyim. Her gün yüzlerce, binlerce hatta on binlerce yazı yazılıyor ve hemen hepsi en az bir okuyucu ile buluşuyor. Yazmanın, düşünce ve fikirleri diğerleriyle paylaşmanın önemi kadar yazının içeriği, insana neleri kazandırdığı ya da neleri kaybettirdiği de çok önemli.

   Bu bağlamda ben ilk yazımı, “söze başlarken” diye ifade etmek istiyorum. Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan Yunus Emre’nin de dediği gibi:

“ Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı;
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz., “

   Sırf konuşmuş olmak için konuşanlar elbette en çok yanılanlardır. Fikir bize aittir ve beynimizde bir yerlerde saklıdır; söz ise onun cisimleşmiş halidir ve ağzımızdan çıktığı andan itibaren üzerimize zimmetli bir meta haline gelir ve er ya da geç bir yerde mutlaka karşımıza çıkar. Bu sebeple yazarken de konuşurken de bir gün ifadelerimizle yüzleşmeye hazır olmak lazım. 
     
 Bu konuya bir hülasa olması açısından sözümüzü, söz sultanı olan Hz Muhammed (sav) ile örneklendirmek istiyorum.O, cevami-ul Kelîmdi.Yani az konuşan ama öz konuşandı.Hal böyle olunca,  O’nu öldürmeye gelenler adeta, O’nun sözleri karşısında "iceberg"ler gibi eridiler hatta erimekle kalmayıp buharlaştılar ve bambaşka bir silüete büründüler. Çünkü O, kime nasıl ve ne şekilde ifade edeceğini çok iyi kestirebilme mantığına sahipti. Eğer böyle olmasa idi hiç Vahşi’lerden sahabeler çıkar mıydı?  Ya da O’ndan asırlar sonra gelen Bernard Shaw: “ Problemlerin üstü üste yığıldığı şu asırda, bütün müşkilleri kahve içme kolaylığında halleden Hz. Muhammed’e (sav) beşer ne kadar muhtaçtır.”diyerek  O’nun, mükemmel fetanetini ve cevami’ül-kelim oluşunu haykırırcasına ifade eder miydi?

  Güzel olan, güzele benzeyendir. Güzellik, ancak güzel düşünmekle, güzeli tanımakla ve daha da önemlisi güzelliği yaşamakla değer kazanır. Dünyaya ait güzelliklerin değer kazanması da onları ebedileştirebilmekle  mümkündür.

   Sözü uzatmaya ne hacet, meramım az sözle çok şey ifade etmeye çalışmak. Başlangıcı yaptık ama nokta koymadık.Farklı konular, faklı bakış açılarıyla, rengarenk güzelliklere yelken açmak en büyük arzum... Eleştiri ve fikirleriniz, her zaman övgülerinizden daha önemli olacak. Var mısınız farklı gözlükler takıp, dünyayı yeniden tanımaya? 
"Şu anda sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek. Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapında." diyor Oğuz Atay. Ben de sizi tanıdığıma çok sevindim...